AK Parti, Ekrem, Mansur ve Özgür isimleri üzerinden yürütülen planların gerekliliği sorgulanıyor. Ekonomik sorunlar, partinin asıl rakibi olarak öne çıkıyor. Bu durum, seçim stratejilerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini gösteriyor.
AK Parti’nin, “Ekrem mi, Mansur mu, hatta Özgür mü” diye planlar yapmasına gerek yoktur. Çünkü Erdoğan’ın asıl rakibi bellidir. Asıl rakip: Ekonomidir, enflasyondur, emekli maaşıdır. Bu sorunlarla mücadele etmek, partinin öncelikli hedefi olmalıdır. Ekonomik sıkıntılar, seçmenlerin gündeminde ilk sırada yer alıyor.
Bu bağlamda, AK Parti’nin bu konulara odaklanması, seçimlerdeki başarısını artırabilir. Ekonomik sorunlar, toplumun geniş kesimlerini etkileyen bir durumdur. Bu nedenle, partinin bu konulara daha fazla önem vermesi gerekmektedir.
Ekrem ile Mansur arasında zaten doğal ve gizli bir savaş vardır. Bu doğal ve gizli savaş, AK Parti’nin işine yaramaktadır. Bunu uzaktan izleyip keyfini çıkarmak varken, olaya dahil olmaya çalışmak gereksiz bir çaba olarak değerlendirilmektedir. Bu durum, partinin stratejik olarak daha akıllıca hareket etmesini sağlayabilir.
Bu tür iç çekişmeler, AK Parti’nin rakiplerinin zayıflamasına yol açabilir. Dolayısıyla, bu durumu avantaja çevirmek, partinin elini güçlendirebilir. Ekrem ve Mansur arasındaki rekabet, AK Parti için bir fırsat olarak görülebilir.
Rakip adayı belirlemek için planlar yapmak, kâğıt üzerinde başarılı görünse de, bu işler kâğıt üzerinde durduğu gibi durmaz. Müthiş risklidir ve büyük komplikasyonlara yol açabilir. Her türlü arızayı çıkarabilir. Bu nedenle, bu tür planlardan kaçınılması gerektiği vurgulanmaktadır.
Planların uygulanması sırasında beklenmedik sonuçlar doğabilir. Bu durum, partinin itibarını zedeleyebilir. Dolayısıyla, AK Parti’nin bu tür stratejilerden uzak durması, daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır.
Suriye’de olup bitenler, bir başarı öyküsü olarak değerlendirilmektedir. “Terörsüz Türkiye” hedefine yaklaşılması, muazzam bir olaydır. AB’nin Türkiye’nin kapısına gelmesi, tarihsel önemde bir gelişmedir. Elde bunlar varken, Ekrem, Mansur planlarına ne gerek var ki?
Bu başarılar, partinin seçimlerdeki gücünü artırabilir. Ekonomik sorunların yanı sıra, bu tür başarıların da halk nezdinde karşılık bulması önemlidir. Bu nedenle, AK Parti’nin bu başarıları ön plana çıkarması gerekmektedir.
Öcalan’ın çağrısıyla başlayan süreç, Kürt seçmeni Cumhur İttifakı’nın yanına çekebilir. Bunun sağlayacağı avantaj, çok ama çok büyüktür. Bununla ilgilenmek yerine, “Ekrem’le, Mansur’la, Özgür’le” ilgilenmek, partinin stratejik hedefleriyle çelişmektedir.
Kürt seçmenle kurulan bu bağ, AK Parti’nin oy potansiyelini artırabilir. Bu durum, seçimlerdeki başarıyı doğrudan etkileyebilir. Dolayısıyla, bu konunun daha fazla önemsenmesi gerekmektedir.
“Ekrem mi, Mansur mu” planlarının nasıl bir etki üreteceğini bilmek mümkün değildir. Bu tür mühendislikler, istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Hayal edilenle gerçekleşen aynı olmayabilir. Belki de hayal edilenin tam tersi gerçekleşebilir.
Bu durum, partinin stratejik planlamasında dikkate alınması gereken bir unsurdur. Dolayısıyla, bu tür planların uygulanması sırasında dikkatli olunması gerekmektedir. Aksi takdirde, partinin itibarında ciddi kayıplar yaşanabilir.
Seçime üç yıl var. Ekrem, Mansur açısından üç hafta bile aşındırıcı bir etki yaratmışken, üç yılın aşındırıcılığını hesaplamak gerekmektedir. Zaten akışında bir aşınma söz konusuyken, akışı bozacak planlara ne gerek var?
Bu süre zarfında, partinin mevcut stratejilerini gözden geçirmesi ve daha etkili bir yol haritası belirlemesi önemlidir. Bu, AK Parti’nin seçimlerdeki başarısını artırabilir ve halkın güvenini yeniden kazanmasına yardımcı olabilir.